Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Dilci, siber zorbalığın çocuklar üzerindeki tesirleri hakkında açıklamalarda bulundu.
Dijital bağımlılığın bir siber zorbalık olduğunu söz eden Dilci, elektronik aygıtların yaygın kullanımının da siber zorbalığı artırdığına dikkati çekti. Dilci, “Neredeyse hayatın kendisi siber zorbalığa dönüştü. Mahrumluk sendromu, çocuğun dijital objeye karşı konulamaz tavrı, siber zorbalığın işaretidir” dedi.
Telefona yahut bilgisayara gelen bildirim iletilerinin içeriğine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Dilci, çocuğun bazen bir oyun daveti, bazen akran kümesi tarafından gönderilen baskıcı ileti, bazen de içerik paylaşımıyla siber zorbalığa maruz kaldığını söyledi.
“ÇOCUK MANİPÜLEYE AÇIKTIR”
Ailenin çocukla irtibatının, siber zorbalıkla çaba konusunda değerli olduğunu vurgulayan Dilci, “Siber zorbalığa en çok maruz kalanlar 11-15 yaş kümesi. Bu yaş kümesindeki çocuklar, şimdi hayata açılma evresindedir. Bu periyot, çocuklar biyolojik ve fizikî manada değişir, kırılgan kişiliğe evrilir. Ergenlik devrinde aileyle çatışma yaşayan çocuk, manipüleye açıktır. Çocuk ve aile ortasında kurulan müspet ilgi, siber zorbalığın önüne geçer” diye konuştu.
“ÇOCUKTA TRAVMAYA NEDEN OLABİLİR”
Çocuğun varlığına yönelik her türlü telaffuz ve imgenin zorbalık olduğunu kaydeden Dilci, ebeveynlere şu ihtarlarda bulundu:
“Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken, çocuğun telefonuna gelen iletinin niteliği ve formudur. Aileler, sık gelen iletilere, tekrarlı ve ısrarlı aramalara, subliminal ileti içeren imgelere dikkat etmeli. Şayet çocuk, iletisi gördükten sonra ruh hali değişiyor, huzursuz olup yerinden kalkıp geziyorsa ve telefonunun ekranını ailesinden gizliyorsa siber zorbalığa maruz kalmış olabilir. Bu durumda aileler, çocuklarını bir mühlet takip edip gözlemlemeli lakin çocuk üzerinde çabucak baskı uygulamamalıdır. Bu durumun korkusu çocukta önemli bir travmaya neden olabilir”
